
Eğitimde Devrim: Zekâ Mı, Çaba Mı Başarıyı Getiriyor?
Eğitim dünyasında sıkça duyduğumuz "Bu çocuk çok zeki" ifadesi, aslında bir övgüden çok, farkında olmadan kurulan bir tuzak olabilir. Çünkü bu cümle, çocuğa "Zekiysen, zaten başarmalısın" mesajını verir ve çabayı değersizleştirir. Oysa gerçek başarı, doğuştan gelen bir yetenekten değil, öğrenme kararlılığından, yani çabayı sürdürme iradesinden doğar. Bu yazıda, eğitimde zihniyet dönüşümünün önemini ve çabanın başarıdaki rolünü ele alacağız.
Zekânın Gölgesinde Kalan Potansiyel
Ali, derslerde yıldırım hızıyla düşünen bir öğrenciydi. Matematikteki analitik gücüyle öne çıkıyor, bir problemi birkaç saniyede kavrayabiliyordu. Ancak bu parlak zekâ, onu bazen tembelliğe, bazen de özgüvenin ötesine geçen bir kibre sürüklüyordu. "Ben zaten biliyorum," dediğinde, aslında öğrenmeyi kapatıyordu. Psikolog Carol Dweck, bu durumu "sabit zihniyet" olarak tanımlar: Yetenek doğuştan gelir ve değişmez inancına sahip olmak. Ali’nin en büyük engeli işte buydu. Zekâsını korumaya çalışırken, öğrenme kaslarını zayıflatıyordu. Işığı vardı ama o ışığı büyütmek için hiçbir yakıt koymuyordu.
Çabanın Sessiz Zaferi
Betül ise bambaşka bir yoldan yürüyordu. Belki Ali kadar hızlı değildi, ama sabırlıydı. Bir konuyu anlamadığında hemen pes etmek yerine, "Bir kez daha deneyelim," derdi. Defteri düzenli, notları renkliydi. Öğrendiklerini anlatırken gözleri parlıyordu. Betül’ün farkı zekâda değil, yaklaşımda gizliydi. O, Dweck’in tanımladığı "büyüme zihniyeti"ni içselleştirmişti: Yetenek geliştirilebilir, hata öğretir, çaba değerlidir. Ayrıca psikolog Angela Duckworth’un "azim (grit)" kavramını da somutlaştırıyordu: Uzun vadeli hedefler uğruna sabırla devam etmek. Yıl sonunda tablo netti. Ali’nin hızlı ama yüzeysel öğrenmeleri, Betül’ün istikrarlı çabası karşısında kalıcı olamadı. Çünkü çaba, beynin sinir ağlarında iz bırakır; zekâ ise yalnızca başlangıç enerjisidir.
Eğitimde Zihniyet Değişimi Nasıl Olmalı?
Bugün okullarımızda, aile sohbetlerimizde ve sınav hazırlık süreçlerinde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey, işte bu zihniyet dönüşümüdür. Çocuklara "Ne kadar zekisin!" demek yerine, "Bu konuyu öğrenmek için nasıl gayret ettiğini fark ettim," diyebilmeliyiz. Çünkü övgünün yönü, çocuğun enerjisini belirler. Bu dönüşümün üç basit ama güçlü adımı var:
- Zekâyı değil, süreci övün. Çocuğa, başarının çabayla inşa edildiğini hissettirin. "Bu problemi çözme yöntemini çok beğendim." demek, "Sen çok zekisin." demekten çok daha geliştiricidir.
- "Henüz" kelimesini kullanın. "Yapamıyorum" yerine "Henüz yapamıyorum." Bu küçük kelime, umudu diri tutar; öğrenmenin bir yolculuk olduğunu hatırlatır.
- Hataları öğrenmenin parçası olarak görün. Düşük not, eksiklik değil; gelişimin fotoğrafıdır. "Bu sınav, bir sonraki adımını gösteriyor," diyebilmek, çocuğun zihninde başarısızlığı bir tehdit olmaktan çıkarır.
Gerçek başarı, "başladıktan sonra vazgeçmeyen" çocuklarda başlar. Ali zekiydi, ama çabayı küçümsedi. Betül kararlıydı, bu yüzden gelişti. Bizim işimiz, çocuklara sadece bilgi aktarmak değil; onlara öğrenme iradesi kazandırmaktır. Çünkü zekâ, bir tohumdur; ama tohum, toprakla buluşmadan meyve vermez. Eğitim, o toprağın işlenme sürecidir. Zihniyet değişirse, sonuç da değişir. Zekâdan çabaya, yetenekten iradeye, övgüden gelişime doğru bir yolculuk… Belki de eğitimin gerçek devrimi tam da burada başlıyor.









