Hat sanatının günümüzdeki durumu ve geleceği hakkında merak edilen her şey bu yazıda! Usta hattatların görüşleri, yeni neslin ilgisi ve sanatın geçirdiği evreler mercek altında. Hat sanatının eski ihtişamına yeniden kavuştuğunu müjdeleyen bu özel içeriği kaçırmayın.
Hüsnühat'a Adanmış Bir Ömür
Hüsnühat sanatına olan ilginin kaynağı, çocukluk yıllarında resme duyulan merak ve güzel yazı yeteneğine dayanıyor. Resim yaparak geçirilen ortaokul ve lise yılları, farklı tekniklerin denenmesiyle şekillenmiş. Yağlıboya, sulu boya, pastel boya, karakalem gibi çeşitli tekniklerle doğadan kopyalar yapılarak yetenek geliştirilmiş. Lise hocalarının yönlendirmesiyle ressam olma hayaliyle İstanbul'a gelinmiş ve 1971 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi sınavına girilmiş. Yüksek puan alınınca mimarlık hariç tüm bölümler kazanılmış. Bir öğrencinin tavsiyesiyle Dekoratif Sanatlar Bölümü'ne kayıt yaptırılmış. İşte bu noktada, Prof. Emin Barın ile yollar kesişmiş.
Emin Barın Hoca'nın yazı derslerinde hattatlarla ilgili hikayeler anlatması, hat sanatına olan ilgiyi uyandırmış. Hocanın "İyi bir hattat olabilmek için, gözün ve kopya yeteneğinin kuvvetli olması gerekir" sözü, bu sanatta başarılı olunabileceği düşüncesini tetiklemiş. Emin Hoca'nın yönlendirmesiyle Kemal Batanay'dan hat dersleri alınmaya başlanmış. 1974 yılında Kemal Batanay'dan Rik'a ve Tâlîk dersleri alınmış, ardından Hamit (Aytaç) Hoca ile Sülüs ve Nesih'e devam edilmiş. Daha sonra Edebiyat Fakültesi hocası Profesör Hattat Ali Alparslan'dan Dîvânî ve Cel-î Dîvânî meşk edilmiş. Yazıya dair genel kültür, sanat ve tipografi bilgileri ise Emin Barın'dan öğrenilmiş. Emin Hoca'nın asistanlık teklifiyle atölyesine gidip gelinmeye başlanmış.
Çemberlitaş'taki Atölye: Bir Akademi
Emin Barın Hoca'nın Çemberlitaş'taki atölyesi, adeta bir akademi gibiydi. Doğan Kardeş Yayınları sahibi Şevket Rado, Kemal Batanay, Ali Alparslan, Ressam Malik Aksel, Ressam Şefik Bursalı, Tarihçi Murat Sertoğlu, Hattat Mahmud Öncü, Nuruosmaniye Camii Müezzini Recep Efendi gibi önemli isimler bu atölyenin müdavimleriydi. Edebiyat, sanat, hat sohbetleri, enteresan konuşmalar ve daha önce duyulmamış sanat olayları bu atölyede yaşanıyordu. Murat Sertoğlu'nun Devlet Arşivleri'nde okuduğu bilgileri paylaşması, akademide öğrenileceklerin beş katını bu atölyede öğrenmeyi sağlamıştı. Bu süreçte ilk hüsnühat sergisi Galatasaray'da açılmış. Emin Hoca'nın teşvikiyle açılan bu sergide, "Bu da geçer yahu", "Edep yahu", "Hoşgör" gibi Türkçe hatlar ilk kez sergilenmiş ve büyük ilgi görmüştü.
Hat Sanatında Yeni Biçimler
42 yıllık birikim, hat sanatına birçok kompozisyon biçimi kazandırmış. 33 yıl önce Cel-i Sülüs'te Çapraz Müsennâ'yı ortaya koyulmuş. Hat sanatında daha önce böyle bir kompozisyon biçimi yoktu. Yerli ve yabancı hattatlar bunu kullanmaya başladı. İlk kez Hilye-i Şerif'i Muhakkak Reyhânî yazı karakteriyle yazılmış. Dörtlü Müsennâ, hala üzerinde çalışılan Müselsel ve son yıllarda çalışılan Ma'kılî yazı üzerine üç farklı kompozisyon biçimi ortaya konulmuş. Bunlara ek olarak, Ters Müsennâ, Muttasıl Ma'kılî, Müselsel Ma'kılî ve Dairevi Ma'kılî de bulunmaktadır. 42 yılın getirdiği grafik nosyonu, bu enteresan kompozisyon arayışlarına sürüklemiştir.
Ülkemizdeki hattatların seviyesi oldukça yüksek. Diğer ülkelerde de çok iyi sanatçılar olmasına rağmen, sayı ve altyapı olarak Türkiye lider konumda. 50 sene önce hat sanatının bitiyor olduğu düşünülürken, 2000'den sonra durum hızla değişti. Bugün hat sanatı, eskileri aratmayacak bir kaliteye ulaşmıştır. Ancak bu seviyenin korunması için çalışmaya devam etmek gerekmektedir.
Adil-i Mutlak Sergisi ve Hüsnühattaki İdeolojik Yaklaşım
Bu yılki Adil-i Mutlak sergisi büyük ilgi gördü. Muttasıl Ma'kılî eserler başka bir yerde aynı ilgiyi göremeyecekti. Albayrak Grubu'nun sanata büyük hizmetleri var. Adil-i Mutlak'ın bu kadar sevilmesinin iki sebebi var. Bunlardan biri sunuş biçimi ve atmosfer. Görselliğin had safhada olması insanlara cazip geldi. İkincisi eserlerin kaliteli ve farklı olması. Bir de bendenizin yaptığı yeni tasarımlar değişik geldi insanlara. Ne tam klasik ne tam kreatif. İkisini de barındıran doyurucu bir sergi oldu.
Hüsnühattın değeri teslim ediliyor. Ancak belli bir kesim tarafından hâlâ itilip kakılmaya devam ediyor maalesef. O kitlenin son derece fanatik olduğuna inanıyorum. Onlar ilerici, çağdaş da değil. Siyasi olarak fanatikleşmiş bir kitle. Olaya sanat açısından değil, ideolojik açıdan yaklaşıyorlar. Sanat insanları ayrıştıran değil, birleştiren bir olgudur. Bütün dünyada böyle olmuştur. Şehzade Camii'nin başına gelenleri görüyorsunuz. Bu yobazlıktır, başka bir şey değil.
Hat sanatı, geçmişten günümüze uzanan köklü bir sanat dalıdır. Günümüzde de önemini korumakta ve yeni nesiller tarafından ilgiyle takip edilmektedir. Adil-i Mutlak sergisi gibi etkinlikler, hat sanatının daha geniş kitlelere ulaşmasına ve değerinin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Ancak, bu sanatın ideolojik yaklaşımlardan uzak tutulması ve sanatın evrensel birleştirici gücünün ön plana çıkarılması gerekmektedir. Hat sanatı, geçmişin mirası ve geleceğin umudu olarak yaşamaya devam edecektir.